Mescidi Uzak
Huzur şehri olmalı
Mescidi Aksa şehri
Miraç diyarı Kudüs
Kadim diyarlar
Büyüyemeyen çocuk Hanzala
Sessiz çığlık atan çocuk
Kutsal şehirde dipçik altında
Saçı dikenli çocuk
Ay yıldızın gölgesi düşünce
Vasıl olacak
Huzura, kardeşliğe,
Kardeşlik şehri Kudüs
Uzak mı bize Aksa
Yakındır bize mescid
Davudi bir ses çağırınca
Duramazsın artık değil mi
Hatırla ilk kıbleni
Kubbetüs Sahra’nın parlaklığı
Çöl kubbesinin sıcaklığı
Çağırır bizi
Efkan Doğan
Mayıs 2021www.efgan.net
Hay De Hanzalalar eziyet çeker ömrü boyunca İnsan hiç duygulanmaz mı bunları duyunca Saklı kalmasın içinde kardeş sen de söyle Hay de kalkalım bu sefer sözünü duyunca Efkan Doğan Mayıs 2021
İlk Kıble Müslümanların ilk kıblesi Şimdi kimlerin elinde Ey müslümanlar kalkın ayağa Zalimlerin elinde Mescid-i Aksa Kudüs müslümanların onurudur Zalimler onurumuzu yıkacak ey müslümanlar Yıktırmayalım onurumuzu Gelin birlik olalım Komutanı Muhammed olan bir ümmetin Birleşince yıkılmayan Zalime boyun eğmeyen bir ümmetin Feth edemeyeceği bir yer yoktur Fatma Baysal
Ben Kudüs’üm Şiiri Sözleri – Dursun Ali Erzincanlı
Ey Rabbim Peygamberle baş başa konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan önce bir sadaka verin buyuruyorsun
Benim tasadduk edecek hiçbir şeyim yok,
Gölgemde beni savunurken canlarını veren çocuklardan başka
Kabul buyur Allah’ım beni duyur Allah’ım!
Sübhân olan Allah’ım!
Ya Resûlallah ben Kudüs’üm.!
Allahın dokunulmaz kıldığı üç hareminden biriyim.
Yeryüzünün süslerinden bir süsüm kalbinde Mescid-i Aksa’yı taşıyan.
Sokaklarında Peygamberlerin yürüdüğü güldüğü ama hep öldürüldüğü şehir..
Bu yüzden uzundur yasım.
İniltilerini duyduğun derdini dinlediğin o kütük misali beni de duy.!
Beni de dinle.!
Bugün hem garip hem de mahpusum.
Ebva’dan döndüğün gün ki gibi öksüz taifte taşlandığın gün ki gibi sahipsiz Ebû Talib mahallesinde ki gibi yalnız tepeden tırnağa pusum…
Ben Kudüs’üm.!
Mekke-i Mükerreme’nin kardeşi o zemzemle umman bense kan dolu bir tasım.!
O şehirlerin anası bense şehirlerin mazlumuyum..
O sevinç gözyaşlarından deniz ben acılardan bir nehirim..
O ayaklar altında kalmasın diye bir İsrâ gecesinde şeref verdiğin fakirim..
“Başım üstüne” dedim “başımla beraber” dedim.
Sen göklere yükselirken başını ayaklarının altına koyan şehirim..
Her şehir Senden bir teberrük isim aldı.
Bana da hüznün kaldı o gece.
Yüzünde Ebû Talib’in Hatice’nin hüznü vardı.
Yüzünde her hüznü unutturacak yüzünde hüznü gördüm.
Sen hüznün Peygamberi bende hüznün şehri oldum.
Gündüzlerim ölüm koktu gecelerim
Sen.. Zeyneb’i Ümmü Gülsüm’ü Rukiyye’yi toprağa verdiğin gibi kaç kız çocuğunu bağrıma bastım.
Bir bilsen…
Bildirsin Azim olan Allah Sübhan olan Allah..
Ben Kudüs’üm kubbelerinde feryatlar yankılanan.
Ağıtları saklayıp seher vaktine onlardan irili ufaklı kefenler ördüm.
Ve ben iki Fatih gördüm.!
İlki Ömer’di yürüyerek girdi kapımdan hem şehrime hem kalbime girdi.
Yine Sen koktu sabahlarım akşamlarım..
Uzun sürmedi rüyalarım.
Sevincim yarım kaldı düşlerim yarım.
Yine gelir diye beklerken Ömer’i ikinci Fatih’i gördüm kapımda.
Adı Selahaddini Eyyûbi’ydi.
O nasıl bir oğul öyle?
Adalet ve merhamet insan suretindeydi.
Ve bir muhafız gördüm Ebâ Eyyûbel Ensâr’ın şehrinden.
Daralan Vakitler
Yanakları saçları gözleri yanmış
Zehirli gaz bombaları
Yılan gibi sokmuş yalamış gövdelerini
Ağızları, küçücük dilleri yanmış
Bütün Beyrut sapsarı kalmış
Sanki ağlamak imkansız
Başları
Paletlerle ezilmiş babaları
Yahudi doğramış analarını
Binlerce çocuk topların betonların altında
Beyrutun gözyaşları şimdi
Kudüsün yanıbaşında
Müslümanlarsa uzakta
Sanki başka
Gelinmez bir dünyada
Acın bir vadi
Zehirli çiçekler bir ova gibi karşımda
Gözüm baksın sadece
Ayrıntıları
Kıvrılıp kırılmış bilekleri
Kemikten yakılmış etleri
Kuma serilmiş cesetleri
Büyük ajansların yaydığı resimleri
Bir seyirci gibi görsün dursun
Bir kadın gibi ağlasın..
Beyrut yengeç kıskacında
Çoğu müslüman kafir yanında
Yaslanmış yastıklara sonunu beklerler filmin
Sen filistin hokkaları doldur kanla
Şairler eğer ahın varken
Uzanırlarsa tomurcuklara güllere
Herbiri kanlı bir ateş gibi korku
Bir azar bir şamar olsun
Filistin sen işine bak kar toprağını
Yoğur gazabını yaradanın..
Bu ateş bulutu hangi kavmin üzerinde
Çam ormanlarının salınışında
Kuşların cıvıldayışında
Otların serin tenlerinde
Eğer varsan bakıp görmeye
Şeffaf perdenin az ötesini
Bir ateş bulutu var en bildik yerde
En emin yerde
Ve bak asıl ölen yaylalar villalar tok karınlar
Hissiz dudaklar gayretsiz kalpler
Asla değil kavruk çölde yatan kadavralar
Farzet körsün olabilir
Elele tut
Taş al ve at
Kafiri bulur
Hani ceylanların
Hani cihat marşın
Bir yumruk harbinden nasıl kaçtın
En arka safta bile kalmadın
Cengi attın dünyaya daldın
Tezeğe konan sinekler gibi
Dönüyor burgaç
Dünya üstten yanlardan daralıyor
Ovalardan
Dar geçitlere sürülen sığırlar gibi
Bir gün ister istemez
Karşısında olacaksın kaçtıklarının
Dua et
O gün henüz mahşer olmasın
Cahit Zarifoğlu
Mescid-i Aksa
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu.
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yeraltı nehri kaynıyordu.
Gözlerim yollarda, bekler dururum
‘Nerde kardeşlerim’ diyordu bir ses.
İlk kıblesi benim ulu Nebimin
Unuttu mu bunu acaba herkes.
Şimdi kimsecikler varmaz yanıma
Resulden yoksunum, tek ve tenhayım.
Rüzgarlar silemez gözyaşlarımı
Çöllerde kayıp bir yetim vahayım.
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde
Götür Müslüman’a selam diyordu.
Dayanamıyorum bu ayrılığa
Kucaklasın beni İslâm diyordu.
Mehmet Akif İnan
Sezai Karakoç – Alınyazısı Saati
I.
Ve Kudüs şehri. Artık yer şehri, toprak şehri.
Bakır yaprakların, çelik gövdelerin, acımasız yüreklerin.
Demir köklerin, tunçtan ve uranyumdan dalların.
Kurşundan çiçeklerin şehri.
Gülle kusuyor ana rahmi
Bomba parçalıyor beynini bebeğin.
Tanklar saldırıyor evlere bir anda ev yok tank var
Uçak var gök yok utanç var
Ve kime karşı bütün bunlar
Masum insanlara karşı
Binlerce yıl oturdukları yurtta kalmak isteyenlere karşı
Ve kim tarafından bütün bunlar
Roma’nın, Babil’in, Asur’un ve Firavunların
Ve nice milletlerin zulmünü görenler tarafından
Zalime olan öcünü mazlûmdan almak
Zalim olmak ve en zalim olmak
Ve artık ne İbrahim ne Yakup ve ne Musa var
Tersinden okunan Tevrat hükümleri
Karaya boyanmış Mezmurlar
*
Nuri Pakdil – Anneler ve Kudüsler
V
Tapınakla yürek arasında en canlı ilişki
yüreğimiz sıkışınca
anladık
el aksa’dan bir taş düşürülmüştür
*
İnsan
soyaçekim
göğe yansır umudu
baktıkça aynada
*
Ve çocuk gülünce
ışır el aksa
el aksa bilir ki
çocuk koyacak o taşı
*
Ki biraz kirazdır ki biraz silâhtır
çocukların
gözleri
parmakları
*
Getirince baba
kudüsü özümleyen ekmeği
yeniler anne andını
kirazın ve silâhın üstüne
*
Deniz kabartısıyla
aynı andadır anne andı ve çocuk solunumu
bilir baba
toprağı süren makinanın hüzünle kudüsü söylediğini
*
Ağıt yakışmaz
şiire ve çocuk yüzlerine
ki çocuk yüzleridir getirir bizlere
gereğini bağımsızlığın
*
İlerler zaman
kudüs koşusunda
ancak anlar
çocukların daim önde olduklarını
Telaşlanma Yiğidim
Hançeri kılıfında zapt eyleyen
kınıdır
Görüldüyse kardelen sabret
bahar yakındır
Varsın karanlık çöksün gece
zifiri olsun
Görüldüyse yıldızlar seher vakti
yakındır
Yeislenme , gam etme asır,
bizim asırdır
Görüldüyse bulutlar yıldırımlar
yakındır
Tarih tekerrür etmiş Kudüs işgal
olmuşsa
Görüldüyse haşhaşi … Selahaddin
yakındır
Telaşlanma yiğidim gelen
bizim akındır
Görüldüyse Ebrehe , ebabiller
yakındır
Mahir Toksoy
Kudüs Kurtulmadıkça…
Sessiz sedasız… sus pus
Ümmet böyle sustukça…
Bitmeyecek bu kâbus
Bir köşeye pustukça
Azıyor yaralarım
Üstünü kaşıdıkça
Çok sıkıntı çekeriz
Bu şekil yaşadıkça
Ateş çemberi ırak
Nara döndü yandıkça
Islanır yanaklarım
Her Musul’u andıkça
Dağın ardı hayaldir
Sırtı aşamadıkça
Dertli hali bilinmez
Düşüp yaşamadıkça
Gözlerim yaşarıyor
Suriye’ye baktıkça
Müslüman’a huzur yok
Kudüs kurtulmadıkça…
Mahir Toksoy
Kutlu Olsun…
Nasip eyle Allah’ım
bir daha kavuşmayı
Mübarek Ramazanla
tekrardan buluşmayı
Yarın bayram günüdür
herkese kutlu olsun
Neşe dolsun ocaklar,
çocuklar mutlu olsun
Kutlu olsun müminler
ramazan bayramınız
Hasan, Hüseyin olsun
Kudüs’te imamınız
Geldi geçti mübarek
bereket, rahmet ayı
Eksik etmeyin dostlar
Filistin’den duayı
Mahir Toksoy
KUDÜS Ağladım tükendi gözyaşım ağladım Ağladım mumlar bitti ağladım namaz kıldım Bitirdi beni vardığım rükûlar Sende Muhammed'i Yesuğ'u aradım Ey Kudüs ey peygamberler kokusu Ey yerin göklere en yakın avlusu Ey Kudüs ey yolların ışığı Ey parmaklarını yakan güzel çocuk Ey Peygamber'in geçtiği gölgeli ova Hüzünlü gözlerinle ey kentlerin incisi Acıdır cadde taşları Acıdır müezzin sesleri Ey Kudüs ey sevdaya bürünen güzel Kimdir'kıyamet kilisesinde çalan çanları Pazar sabahları Kim getirir çocuklara oyunları Milat geceyarıları Ey Kudüs ey kentlerin acılısı Ey gözkapakları arasında kabaran büyük gözyaşı damlası Kim durdurur düşmanları Sana karşı ey dinlerin gerdanlığı Kim siler kanları duvar taşlarından İncil'i kim kurtarır Kur'an'ı kim kurtarır Kim kurtarır İsa'yı öldürenlerden İnsanı kim kurtarır Ey Kudüs ey kentim Ey Kudüs ey sevgilim Yarın çiçek açacak limon ağaçları Açılıyor yeşil sümbüler zeytinler Gülüyor gözler Dönüyor giden güvercinler gene Tertemiz masmavi göklere Dönüyor çocuklar oyunlarına Babalarla oğular buluşuyor Senin çiçekli tepelerinde Ey zeytin ülkesi ey selam ülkesi. Nizar Kabbani Filistin Şiirleri Antolojisi, S. 46-48